YETVART DANZİKYAN
"6-7 Eylül'ün adını koymadan yüzleşmek mümkün değil"
İstanbul Üniversitesi SBF Öğretim Üyesi Güven Gürkan Öztan ile 62. Yılında 6-7 Eylül’ü konuştuk.
“Yaşasın” demek de mi suç?
Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla bir pankartta “Nuriye ve Semih” hemen altındaki pankartta da “Yaşasın” yazıyordu. Özetle Nuriye ve Semih yaşasın, demişler. Böylesi bir talep nasıl oluyor da suç oluyor, bunu anlamaya çalışıyoruz günlerdir.
Samsun’da olanlar ve “toplumsal kutuplaşma” teorisi
Beşiktaş-Konya maçında olanlara “Toplumsal kutuplaşma”nın sonucu olarak bakmak elbette mümkündür. Ancak meseleye sadece bu açıdan baktığımızda bir yere varamayız. Öncelikle şu soruya yanıt bulmalıyız: “Toplumsal kutuplaşma”yı yaratan kimdir?
Nefes almaya çalışmak
Totalitarizmin gücü buradadır. Bir yalanın beş yüz bin kere, bir milyon kere söylenmesi gerektiğine inanır, bu sistemi kuranlar. Ve bunu yaparlar da. Sonunda yalanlarına inanan bir kitle yaratırlar ve bu kitle bir kez yaratıldıktan sonra sıra beş yüz bin kere bir milyon kere tekrarlanacak yeni yalanlara gelmiştir.
Yürüyüşün rövanşı olarak 15 Temmuz anmaları
Erdoğan rejimi bir ölçüde adalet yürüyüşünde temsilini bulan demokrasi ve insan hakları taleplerini 15 Temmuz anmalarını vesile ederek bastırmaya ve boğmaya çalışacak, bunu ipuçları gayet var.
Suriyeli olmak..
Bu “hoşgörülü” denen toplumun bir kesiminin nasıl da bir anda bir linç kalabalığına dönüştüğünü görmekteyiz. Şunu unutmamak gerekir. Hiç kimse doğduğu toprakları terk etmek, sürekli gözetim altında ve üstelik de hayli zor koşullarda, sürekli aşağılanma tehdidi ya da olgusuyla yaşamak istemez.
Meteliksiz Aşıklar, Menderes İstanbul’u ve bir komünist ütopya
Zaven Biberyan’ın Meteliksiz Aşıklar romanı 1950’lerin sonlarında bir aşk hikayesi etrafında Ermeni bir ailenin iç çatışmalarına yakından bakarken Ermeni toplumun siyasi iktidarla ilişkilerine ve kendi içindeki bildik sorunlarına da ışık tutuyor. Romanı okuyunca “65 yıldır ne değişti, ne değişmedi acaba?” diye düşünüyor insan..

